- ertankyalcin
- 5 Ağu
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Ağu

Sürdürülebilirlik ve döngüsel ekonomi, artık yalnızca teorik tartışmaların konusu değil; kurumların günlük işleyişini doğrudan etkileyen stratejik başlıklar haline gelmiş durumda. Özellikle Türkiye’de son dönemde hızla gelişen sürdürülebilirlik raporlama uygulamaları, kurumların uzun vadeli değer yaratma hedefleriyle bütünleşik bir yapıya bürünüyor.
Akademik Altyapı ve Bilgi Eksiklikleri
Türkiye'de sürdürülebilirlik yüksek lisans programlarının artışı olumlu bir gelişme olarak öne çıkarken, akademik camiada hâlâ bilgi eksiklikleri yaşandığı görülüyor. Konu sadece öğrencilere bırakılmamalı; akademisyenlerin de bu kavramları derinlemesine öğrenmesi ve doğru şekilde aktarması kritik. Zira üniversitelerde verilen bilgi, doğrudan iş dünyasına da yansıyor.
Sürdürülebilirlik Raporlarında İlk Deneyimler
Türkiye’de yayımlanan ilk TSRS raporlarının büyük çoğunluğu güvence denetimine tabi tutulmuş durumda. Bu raporların içerik ve format açısından eksikleri bulunsa da, dönüşüm sürecinin ilk adımları olarak büyük önem taşıyor. Avrupa Birliği’nin 2028'e kadar geçmeyi planladığı “makul güvence” sistemine, Türkiye daha erken geçiş yapıyor. Ancak altyapının güçlendirilmesi gerekliliği vurgulanıyor.
İç Denetimin Rolü
Sürdürülebilirlik raporlamasında iç denetim, sadece destekleyici bir unsur değil; bilgi kalitesini artıran, süreçleri izleyen ve kurumsal risk yönetimini güçlendiren bir yapı taşıdır. Dış denetim kadar iç denetimin de yeterli teknik donanıma sahip olması, sürecin başarıyla yürütülmesini sağlar.
İç Denetimin Katkı Sağladığı Alanlar:
Bilgi kalitesinin artırılması
Standartlara uyumun sağlanması
Sürdürülebilirlik risklerinin kontrolü
Disiplinlerarası Yaklaşım Şart
Sürdürülebilirlik sadece çevre mühendislerinin ya da finans ekiplerinin meselesi değil. İnsan kaynakları, tedarik zinciri, operasyon, Ar-Ge gibi tüm departmanların ortak çalışmasını gerektiren çok disiplinli bir süreçtir. Bu bağlamda, “yeşil yaka” (green collar) kavramı da giderek önem kazanmaktadır.
Eğitim ve Kapasite Geliştirme
Sürdürülebilirlik yolculuğunda başarı, doğru ekiplerle ve nitelikli eğitimle mümkündür. Akredite kuruluşlardan alınacak kurumsal eğitimler, bireysel katılımlardan daha etkilidir. Ayrıca kurum içindeki tüm paydaşların sürece dahil edilmesi, kültürel bir dönüşümü de beraberinde getirir.
Kurumsal İletişim ve Stratejik Uyum
Finans, strateji ve operasyon ekiplerinin birlikte çalışması; sürdürülebilirlik performansının ölçülebilir hale gelmesini sağlar. İçerik üretiminin yanında, bu verilerin doğruluğu, güvenilirliği ve dış denetimle teyidi; paydaş güveni ve itibar açısından son derece önemlidir.
Sonuç: Sürdürülebilirlik Bir Trend Değil, Zorunluluk
Sürdürülebilirlik raporlaması, yalnızca yasal bir gereklilik değil; aynı zamanda stratejik bir yönetişim aracıdır. Doğru şekilde yürütülen raporlama süreçleri sayesinde kurum içi farkındalık artırılırken, dış paydaşlarla da güçlü bir güven ilişkisi kurmak mümkündür.
Kurumların bu yolculukta yalnız olmadığını; danışmanlık desteği, eğitim programları ve örnek uygulamalarla bu süreci güçlendirebileceklerini hatırlatmak gerekir. Sürdürülebilirlik, artık ertelenebilecek bir konu değil; şirketlerin uzun vadeli varlığı ve rekabet gücü için kritik bir zorunluluk.



Yorumlar